OTOİMMÜN BÜLLÜ HASTALIKLAR
Otoimmün büllü hastalıklar, epidermal hücrelerin birbirlerine veya epidermisin
dermise tutunmasını sağlayan yapılara karşı otoantikorların gelişimi
ile karakterize bir grup ağır seyirli hastalıktır. Bu hastalıklar klinik
olarak bül ve/veya veziküllerle, histolojik olarak ise intraepidermal
veya subepidermal ayrılma ile karakterizedirler.
PEMFİGUS
Pemfigus otoimmün kökenli, kronik, büllü bir hastalıktır.
Dünyanın her yerinde görülür; en sık orta yaşlarda başlar, cinsler eşit
olarak tutulur.
Pemfigusta, intersellüler ara maddeye karşı gelişmiş otoantikorlar vardır.
Hemen hemen tümü IgG yapısındaki bu otoantikorlar, antijen-antikor reaksiyonu
sonunda intersellüler ara maddeyi eritir, sekonder olarak dezmozomlar
kopar (akantolizis). Hücreler arasında oluşan boşluğa serözitenin dolmasıyla
bül oluşur.
Klinik:
Pemfigusun dört klinik tipi vardır:
1. Pemfigus vulgaris: Olguların çoğunda lezyonlar ağız
mukozasından başlar. Ağızdan başlamasa bile, her olguda ağız lezyonu
mutlaka görülür. Bül tavanı ince olduğundan, ağız içinde sağlam bül
pek görülmez, buradaki lezyonlar daha çok erozyon şeklinde karşımıza
çıkar. Oral lezyonlar ağrılıdır ve aylarca devam eder. Vulva ve konjonktiva
gibi mukozalar da tutulabilir. Bu başlangıç lezyonlarından aylar sonra
jeneralize büllöz faz başlar. Büller genellikle sağlam deri üzerinde
yerleşmişlerdir, büller çıkarken kaşıntı, ağrı olmaz. Önceleri gergin
olan büller, zamanla pörsür. Büllerin tavanı incedir ve kolayca yırtılır,
yerlerinde erozyonlar ortaya çıkar. İyileşen erozyonların yerlerinde
hiperpigmentasyon kalır. Epidermisin yüzeyel kısmı, kaydırma şeklinde
uygulanan basınçla hareket eder, buna Nikolsky belirtisi adı verilir.
Tzanck'ın sitolojik muayenesi ile pemfigus vulgaris bülleri içindeki
akantolitik epidermal hücreler görülebilir. Histopatolojisinde, suprabazal
yerleşimli akantolitik bül görülür. İndirekt immünfloresan inceleme
(İİF)'de intersellüler dokuya karşı oluşmuş IgG tipinde antikorlar,
direkt immünfloresan inceleme (DİF)'de epidermisde intersellüler alanlarda
IgG birikimi saptanır.
Ayırıcı tanıda diğer büllü hastalıklar, oral mukoza lezyonlarında dev
aftlar, eroziv liken, LE, Stevens-Johnson sendromu, sifiliz ülseri,
Behçet hastalığı, herpetik gingivostomatit düşünülmelidir.
2. Pemfigus vegetans: Pemfigus vulgaris gibi başlar, sonradan
erozyonların üzerlerinde vejetasyonlar gelişir. Daha çok inguinal ve
aksillar bölgelere yerleşir. Histopatolojisinde akantolizisle beraber
eosinofilik intraepidermal apseler bulunabilir.
Ayırıcı tanıda vegetan lezyonlarda derin mantar ve kandidiyazis düşünülmelidir.
3. Pemfigus foliaseus: Subkorneal yerleşimli, çok yüzeyel
büllerle başlar. Bül sıvısı kısa zamanda rezorbe olur ve bülün tavanı
skuama döner. Bu nedenle, büllü bir hastalık olduğu halde, eritemli-skumalı
bir hastalık tablosu görünümü ortaya çıkar. Bu lezyonlar vücudu kaplayıp
eritrodermiye yol açabilir. Mukozalar tutulmaz. Histopatolojisinde granüler
tabakanın hemen altında akantolizis görülür. Granüloz, hiperkeratoz,
parakeratoz, hafif derecede papillomatoz vardır.
Ayırıcı tanıda impetigo, yaygın ise eritroderminin diğer nedenleri düşünülmelidir.
4. Pemfigus eritematozus (Pemfigus seboreik, Senear-Usher sendromu):
Göğüste ve yüzde görülür, pemphigus foliaseusun seboreik bölgelere lokalize
formudur.
Tanı:
Pemfigusun tanısı;
1. Büllerin sağlam deri üzerinde ortaya çıkması,
2. Erozyonların olması,
3. Mukozaların tutulması,
4. Nikolsky belirtisinin pozitif olması,
5. Bül sıvısında veya bül tabanında akantolitik hücrelerin saptanması
(Tzanck testi),
6. Histopatolojide intraepidermal veya suprabasal büllerle beraber akantolizisin
görülmesi,
7. İİF ve DİF ile intersellüler dokuya karşı oluşmuş IgG tipinde antikorların
saptanması ile konur.
Tedavi:
Pemfigus vulgaris, prognozu kötü olan bir hastalıktır; tedavi edilmediği
takdirde bir yıl içerisinde ölümle sonlanır. Fakat sistemik kortikosteroidler
mortaliteyi azaltmıştır. Hastalara günlük 100-120 mg prednizolon dozu
ile kortikosteroid tedavisi başlanır, yeni büller oluşmaz ise doz aşamalı
olarak azaltılır. Yeni bül oluşumunu engelleyen doz idame dozudur. Daha
etkin bir tedavi ve kortikosteroidlerin yan etkilerini azaltmak için
immünosupresif ajanlar, steroid tedavisine ilave edilebilir. Deri lezyonlarına
antiseptik, topikal antibiyotik; ağız lezyonlarına, ağrıyı azaltmak
için anestezikli gargara, kandidiyazis gelişirse lokal nistatin uygulanır.
PEMFİGUSUN YENİ KLİNİK VARYANTLARI
Son yıllarda yeni pemfigus varyantları tanımlanmıştır.
1. Pemfigus herpetiformis:
Pemfigus herpetiformis klinik olarak, klasik pemfigustan, kaşıntılı
olması ve histopatolojik olarak eozinofillerin ve/veya nötrofillerin
varlığı ile ayrılır. Pemfigus herpetiformisin klinik görünümü atipiktir,
lezyonlar sıklıkla, dermatitis herpetiformis, büllöz pemfigoid, lineer
IgA dermatozu veya pemfigus foliaseus gibi diğer çeşitli büllöz hastalıkları
taklit eder. Sülfonlara yanıt verme eğilimindedir.
2. IgA pemfigusu:
IgA pemfigusu, vezikülopüstüler erupsiyon, nötrofil infiltrasyonu, akantoliz,
epidermisin hücre yüzey komponentlerini hedef almış dolanan antikorlar
ile kendini gösteren bir yeni otoimmün intraepidermal büllöz dermatozdur.
IgA pemfigusunun iki ayrı tipi vardır;
-Subkorneal püstüler dermatoz (SPD) tipi (veya IgA pemfigus foliaseusu)
-İntraepidermal nötrofilik (IEN) tip (veya IgA pemfigus vulgarisi)
IgA pemfigusun her iki tipindeki hastalarda klinik olarak eritemli veya
normal deri üzerinde veya her ikisinde gevşek büller, veziküller ve
püstüller vardır. Başlıca tutulum bölgeleri aksilla ve kasıklardır fakat
gövde, proksimal ekstremiteler ve abdomenin alt kısımları da sıklıkla
tutulur. Mukoza tutulumu nadirdir. Pruritus, hastanın günlük aktivitesini
bozabilecek kadar önemli bir semptomdur. IgA pemfigusu genellikle orta
yaşta veya daha büyük yaştaki kişilerde ortaya çıkar.
3. Paraneoplastik pemfigus:
Paraneoplastik pemfigusta klinik olarak target lezyonlar, büller ve
erozyonlar saptanır. Hastalarda, kolayca rüptüre olan pruritik büller,
gövdenin üst yarısı, baş, boyun ve proksimal ekstremitelere yerleşme
eğilimindedir. Ekstremitelerdeki lezyonlar santral bül formasyonlu hedef
lezyonlar veya gergin bülleri içerir ve bunlar eritema multiforme veya
büllöz pemfigoidi anımsatır. Paraneoplastik pemfigusun en sık gözlenen
klinik bulgusu, genellikle en erken ortaya çıkan ve tedaviye rezistans
gösteren inatçı stomatittir. Stomatit dudakların vermilyon hattında
ve orofarenkste, ülserasyon ve ağrılı erozyonlarla karekterizedir. Hastaların
çoğunda şiddetli psödomembranöz konjonktivit vardır. Paraneoplastik
pemfigusta labial, jinjival, bukkal, lingual, özefagial, laringeal,
vajinal ve penil mukozal lezyonlar gözlenebilmektedir.
Paraneoplastik pemfigus tanı kriterlerindeki malignite, benign veya
malign olabilir. Vakaların yaklaşık 2/3'ünde deri lezyonları hastalarda
neoplazi varlığında gelişir. Geri kalan 1/3 vakada ise neoplazi mukokutanöz
bulgu saptandıktan sonra saptanır. Bu nedenle paraneoplastik pemfigustan
şüphelenilen vakalar pelvik, abdominal ve göğüs tomografisi ile taranmalıdır.
BÜLLÖZ PEMFİGOİD
Büllöz pemfigoid (BP) pemfigustan daha sık görülen, genellikle oral
mukoza tutulumu olmayan büllü bir hastalıktır. Sıklıkla 70 yaş üzerindeki
kişilerde ortaya çıkar. BP'li hastalarda internal malignite riski göz
önünde tutulmalıdır. Bazı ilaçlar da (furosemid, penisilin, fluorourasil)
BP'i tetikleyebilir.
BP'li hastaların serumlarında, deri ve mukozaların bazal membran zonuna
spesifik IgG antikorlar vardır. Antijen-antikor reaksiyonu sonunda bazal
hücreler ile bazal lamina birbirinden ayrılır ve burada bül oluşur.
Klinik:
Hastalık, vücudun herhangi bir yerinde, eritemli bir zemin üzerinde,
papüller veya veziküllerle ya da normal veya eritemli bir zemin üzerinde
büllerle başlar. Papüller ve veziküller de 2-3 ay sonra büle dönüşür.
Lezyonlarda kaşıntı, yanma vardır. Büller gergindir, çapları 2-3 cm'ye
varabilir; berrak, saman sarısı rengindeki içeriklerinin kıvamı ve rengi
zamanla koyulaşır. Yırtılan büllerin yerlerinde ortaya çıkan erozyonlar
hiperpigmente bir makül bırakarak iyileşir.
Tanı:
BP'de histopatolojik olarak subepidermal bül görülür, epidermis normaldir.
İİF ile IgG'ye karşı gelişmiş antikorlar, DİF ile bazal membran zonunda
lineer IgG birikimi saptanır.
Ayırıcı tanı:
Ayırıcı tanıda pemfigus, eritem polimorf, dermatitis herpetiformis gibi
diğer büllü hastalıklar akla gelmelidir.
Tedavi:
Tedavide sistemik kortikosteroidler kullanılır. Tedaviye günlük 40-60
mg prednizolonla başlanır. Kortikosteroid dozu klinik iyileşmeye göre
zamanla azaltılır, hasta iyileştikten sonra kesilir, idame tedavisi
gerekmez. Kortikosteroidlerin yan etkilerinden sakınmak ve daha etkin
olmak amacı ile immünosüpresif ajanlar tedaviye eklenebilir. Bazı olgularda
sülfon grubu ilaçlara iyi cevap alınabilir. BP yıllarca sürer, bazen
kendiliğinden düzelmeler görülebilir.
SİKATRİSYEL PEMFİGOİD (BENİGN MUKOZAL PEMPHİGOİD)
Sikatrisyel pemfigoid özellikle konjonktiva olmak üzere
mukozalara ve deriye yerleşen, sikatris bırakarak iyileşen büllerle
karakterli, kronik bir hastalıktır.
Histopatolojik olarak subepidermal bül görülür. DİF bulguları pozitif
olup, İİF bulguları sıklıkla negatiftir.
Tedavide mukoza lezyonları için topikal kortikosteroidler, jeneralize
büllöz lezyonlarda sistemik kortikosteroidler kullanılır.
DERMATİTİS HERPETİFORMİS
Dermatitis herpetiformis (DH), sırt, kalça ve dirseklerde,
eritemli zeminde simetrik olarak yerleşmiş papüller, veziküller ve küçük
grup yapmış büller ile kendini gösteren kaşıntılı, kronik bir hastalıktır.
Daha çok 20-50 yaş arasında başlar, çocuklarda da görülebilir.
Klinik:
DH kaşıntı ile başlar, ardından eritem, bu eritemli zemin üzerinde ödemli
papüller, bu papüllerin üzerinde de grup halinde (herpetiform) veziküller
ortaya çıkar. Veziküller, 1 cm çapa kadar büyüyerek büller oluşturabilir.
Şiddetli kaşıntı nedeniyle sağlam vezikül ve bül görülmeyebilir. Lezyonlar
simetrik olarak yerleşir. Özellikle tutulan bölgeler, kolların ekstansor
yüzleri, dirsekler, aksiller kıvrımlar, skapular bölge, femoral bölge,
kalçalar ve dizlerdir. Lezyonlar koyu kırmızı bir makül bırakarak 7-10
günde iyileşir. Mukoza tutulumu nadirdir.
DH'li hastaların çoğunda gluten duyarlılığına bağlı, çölyak hastalığına
idantik, bir enteropati vardır.
Tanı:
DH'de histopatolojik inceleme, henüz vezikül oluşmamış eritemli lezyonlardan
veya taze veziküllerin/büllerin kenarından alınan dokuda yapılmalıdır;
subepidermal bir vezikül/bül ve papiller mikroabseler görülür. Hastalarda
dolanan antikor bulunmaz, İİF negatiftir. DİF'de perilezyonel normal
görünümlü deride ve eritemli lezyonlarda dermal papillaların uçlarında
IgA birikimi saptanır.
DH tanısına gidilirken;
1. Şiddetli kaşıntının olması,
2. Lezyonların yerleşim yerleri,
3. Herpetiform görünümde olması,
4. Patolojide subepidermal büllerin ve bunların lateralinde yerleşmiş
papiller abselerin görülmesi,
5. DİF'de dermal papillada IgA’nın granüler şekilde depolanmasından
yaralanılır.
Ayırıcı tanı:
DH'in ayırıcı tanısında büllöz pemfigoid, uyuz, liken plan, ekzema,
nörodermatit gibi hastalıklar akla gelmelidir.
Tedavi:
DH'in tedavisinde en çok kullanılan ilaç dapsondur. Başlangıç dozu günlük
100-200 mg 'dır, klinik iyileşmeye göre dozu azaltılır ve sonunda kesilir.
Ömür boyu glutensiz diyet verilir. İyodun hastalığı şiddetlendirmesi
nedeniyle iyotlu tuzlar, deniz balıkları, iyot içeren ilaçlar yasaklanır.
ÇOCUKLUK ÇAĞININ KRONİK BÜLLÖZ DERMATOZU
Çocukluk çağının kronik büllöz dermatozu daha çok ağız
çevresi ve pelvisden başlayan, jeneralize olma eğilimi gösteren kaşıntılı
büllerle karakterlidir. Histopatolojik incelemede subepidermal bül görülür,
DİF'de olguların çoğunda bazal membran zonunda lineer IgA birikimi bulunur.
Ayırıcı tanıda impetigo, epidermolizis bülloza düşünülmelidir.
Tedavide dapson veya sülfapiridin türevleri verilir.
HERPES GESTASYONES (PEMFİGOİD GESTASYONES)
Herpes gestasyones hamilelerde görülür. Büllöz pemfigoidin
hamilelikteki formu olarak kabul edilebilir, görülme oranı 1/10.000’dir.
Karında ve ekstremitelerde şiddetli kaşıntı ile birlikte eritemli zeminde
papül, vezikül ve büller ile karakterizedir. Yüksek ateş ve halsizlikle
genel durum bozulmuş olabilir.
Histopatolojisinde subepidermal bül, DİF'de çoğu olguda bazal membran
zonuna lokalize IgG, İİF'da olguların %75’inde bazal membran zonuna
karşı gelişmiş IgG antikorları saptanır.
Ayırıcı tanıda diğer büllü hastalıklar, scabies ve atopik dermatit düşünülmelidir.
Tedavide hafif olgularda ıslak pansuman, topikal antihistaminik, topikal
kortikostreroid; şiddetli lezyonlarda düşük dozda oral kortikosteroid
verilebilir veya hamilelik sonlandırılır.